6 Ocak 2013 Pazar

Bebeğinize Zehir Yedirmeyin....

Aşağıda ki yazı Çiğ Süt Üreticileri Tüketicileri Grubunun 2010 Ekim ayında yayınlanan basın bildirisinden alıntıdır. Okuduğumda irkildim, dehşete kapıldım. El kadar çocuklara bile&isteye yedirdiklerini bakar mısınız?

Yediğiniz yoğurt, içtiğiniz süt, çocuğunuza aldığınız kurabiye ve hatta çikolatada bizim ürettiğimiz çiğ süt değil, Çin’den veya AB’ den ithal ve içeriğinde melamin olduğunu bildiğimiz süt tozu olacak.

Nereden mi biliyoruz?


Öncelikle işimiz bu: bizler çiğ süt üreticileriyiz.
Ayrıca AB’ye uyum sürecinde ülkemiz de EFSA adlı gıda kuruluşunun standartlarını benimsedi ve EFSA süt tozunun 1 kilogramında 2 Miligram melamin olmasına müsaade etmekte!

AB’ nin gıda tüzüğü düzenleme kuruluşu EFSA’ nın benimsediği her düzenlemeyi Tarım Bakanlığı’mıza bağlı Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu da benimsemekte olduğundan AB’ de süt tozu üretiminde beher kiloda 2 miligram melamin ‘’ kabul edilebilir değer ‘’ olarak görülmektedir. Diğer gıdalardaki diğer katkı maddeleri miktarlarının da ‘’ kabul edilebilir ‘’ değer olarak görülmeleri gibidir. Tüketicilere soran yok!

Peki melamin nedir?


Petrol türevi bir madde olup bildiğimiz tabak yapımında kullanılır. Süte katıldığında sütün içeriğindeki protein oranını göstermeye yarayan bir maddedir. Melamin kanserojendir.
Dolayısıyla mesele nerede?
Melamin biraz fazla katıldığında sütteki proteini olduğundan yüksek göstermeye yarar: yani adi bir hilenin de aracıdır. Hatırlayacaksınız, 2008 yılında gazetelerde okudunuz, Çin’de 3 bin civarında çocuk melamin katılmış süt tozundan hastalandı ve 6′sı öldü. Gene geçen yaz okudunuz, Çin’de 103 ton melamin katılmış süt tozu yakalandı ve Amerika süt tozu ithalatını bu ülkeden durdurdu. Raflardan ürünler toplatıldı.

Biz ise daha geçen hafta Çin’le fevkalade ticaret koşulları anlaşması imzaladık ve aynı tarihlerde de süt tozu ithalatına izin verdik!

Süt tozu hangi ülkeden ithal edilirse edilsin içindeki melamin miktarı en az kiloda 2 miligram olacaktır. İki ile iki dört eder!

Süt tozu yokluk vakti ya da savaş zamanı askeriye için değerlendirilebilecek bir maddedir ancak “çiğ süt”ün yanında “süt tozu” en hakiki haliyle bile eksik kalır. Gerçek gıda “çiğ süt”tür.
Çiğ sütten yapılmamış yoğurt, çiğ sütten yapılmamış tereyağı…Bunlar gerçek gıda olmayacaktır, eksik gıda olacaktır.

Süt tozu, en hakiki haliyle bile eksik kalırken, melamin katkısı ile “zehir”e dönüşmektedir.
Yoğurdumuzun, sütümüzün, tereyağımızın “zehir”e dönüştürüldüğü bir zamandayız ve biz çiğ süt üreticileri sizleri olanlardan haberdar etmek, uyarmak, seçimlerinize dikkat etmeye teşvik etmek istedik.

Bir süt ya da süt ürününün içeriğinde süt tozu olup olmadığı üzerinde yazmamakta. Bu eksiğin giderilmesine yönelik geçen bahar başlattığımız bir kampanya var. Siz de katılın.
174’ü arayın ve tercih ettiğiniz markanın süt ürününde, örneğin yoğurdunda, süt tozu kullanıp kullanmadığını öğrenmek istediğinizi iletin. Bakalım ne cevap gelecek!
O zamana kadar da ne yapın yapın ama “zehir” tüketmeyin...



25 Aralık 2012 Salı

Ne kadar Anne-Baba yız ???

Ne kadar Anne-Baba yız ???

Yemedim yedirdim, Giymedim giydirdim, peki bununla mı sınırlı Ebeveyn olmak dahası, ötesi yok mu ???

Kalbinin benimle birlikte attığını öğrendiğim ilk günden itibaren söz verdim sana, seni ve seninle birlikte tüm çocukları korumak adına elimden geleni yapacağım. Ve varlığın bildiğim andan itibaren daha muhalifim, daha netim, daha sertim, daha aktifim. Neye karşı mı? sana ve tüm çocuklara zarar verebilecek her şeye karşı....

Artık sorumluluklarım var, taviz vermeden, aman sende demeden elimden ne gelirse yapmak, söylemek, duyurmak, karşı çıkmaktan sorumluyum... Ki ne yaptın dediğinde verecek cevabım olsun...

Ben üstüme düşeni yapıyorum, sıra sizde....

Green Peace GDO imza kampanyası


14 Aralık 2012 Cuma

HOŞ GELDİNİZ OYUN BAHÇEME


Şarkıda dediği gibi “Nasıl anlatsam, nerden başlasam” …


Bu blog açılalı neredeyse 20 gün oldu ve daha bir arpa boyu cümle iliştirebilmiş değilim. Her gün kendime görev ediniyorum “Bak küçükhanım bu gün sayfan için iki satır karalayıp, sağ ayağınla besmele çekerek bu mecraya dalacaksın” nerdeeeee….

Yazacak, söyleyecek, anlatacak çok şey var aklımda dolaşan. Bu aralar fiziksel durumumla doğru orantılı olarak ilgi alanlarımda genişliyor. Ve onlar genişledikçe ben yazamamak konusunda daha başarılı oluyorum.  4-5 satır yukarı bakıyoruz “Nasıl anlatsam, Nerden başlasam” ….

Velhasılı kelam her zamanki yöntemi deneyerek alıyorum klavyeyi elime. Düşünüp, taşınıp, kurgulayıp yazamayanlardanım ben. Düsturum; Klavyenin götürdüğü yere git …

Upuzuun bir girizgâhtan sonra; kötü, fena, beter ve hatta dahi rezil bir günün akşamında kısacık mesaj geldi telefonuma. Al bu blog senin güle güle oyna…. Şaşkınım, çocuklar gibi şenim… Hiç aklıma gelmeyen ama hep benimmiş gibi gelen bir oyuncağım oldu… Bir kez daha teşekkür ederim Banu….

Kusura bakmazsanız, buralarda kendi kendime konuşup, yazıp&çizip, gördüğüm, sevdiğim, isteyip te uzanamadığım ne varsa sizinle paylaşmak niyetindeyim.

Sağ ayakla, Vira bismillah deyip, başlıyoruz…. Yolu açık olsun Nutellamın ;)